2 Ağustos 2025 Cumartesi

Sisli Hikayeler


                   


Bir film izledim. Litvanya’dan, 2024 yapımı. Adı Toxic. 
Ama ağrı, ekranın ötesinden gelip karnıma yerleşti. 
Çünkü bu kurmaca, dünyanın gerçekliğine çok yakındı. 
13 yaşındaki bir çocuk, zayıf kalmak uğruna dark web’den edindiği bir tenya kapsülünü yutuyor. 
Canlı, bedenin içinde büyüyor. 
Ve çocuk, onu içinde yaşatıyor. 
Bu sahne, sadece bir anlatı değil—bir çağrı, bir çığlık, bir yankıydı.

Benim bedenim de tepki verdi. 
Açıkcası karnıma ağrı girdi. 
Çünkü bu sadece onun hikâyesi değildi. 
Bu, dünyanın dört bir yanında bedenleriyle sömürülen çocukların, kadınların, işçilerin, hayal kurmaya zorlananların hikâyesiydi. 
Ve belki de benim de.

Dünyanın neresinde olursak olalım—Avrupa, Asya, Amerika fark etmiyor. 
Kapitalist sistemin dayattığı gerçeklik her yerde aynı. 
Bu işin gelişmiş ülkesi, az gelişmiş olanı yok. 
Sömürü, bedenin sınırlarını tanımıyor. 
Ve biz, bu sistemin içinde hayal kurmaya zorlanırken, aslında içimizde bir şeyler eksiliyor.

            

      

Toxic, Saulė Bliuvaitė’nin ilk uzun metrajlı filmi. 
Litvanya’da geçen hikâye, iki 13 yaşındaki kızın bir model ajansına katılmasıyla başlıyor. 
Marija ve Kristina. 
Biri fiziksel engelli, diğeri cesur ama kırılgan. 
İkisi de güzellik, başarı ve kabul görmek uğruna bedenlerini bir projeye dönüştürmeye başlıyor. 
Ama bu proje, hayal değil—bir tür içsel yıkım.

Ajansın vaatleri, çocukların bedenlerini bir vitrine çeviriyor. 
Poz vermek, incelmek, dikkat çekmek… 
Bunlar artık oyun değil. 
Bunlar, çocukluğun yerini alan birer görev.

Ve sonra o sahne geliyor. 
Kristina, zayıf kalmak için dark web’den edindiği bir tenya kapsülünü yutuyor. 
Canlı, bedenin içinde büyüyor. 
O artık sadece bir çocuk değil—bedeninde yaşayan bir tehdide ev sahipliği yapan biri.

Film boyunca şu temalar öne çıkıyor:

- Bedenin metalaşması
- Çocuklukta toksik ilişkiler
- Toplumsal güzellik baskısı
- Aile eksikliği ve yalnızlık
- Hayal kurmanın bir tür sömürüye dönüşmesi

Yönetmen, bu karanlık anlatıya mutlu bir son yazmış olabilir. 
Ama biz, hayatın çoğunlukla mutlu sonla bitmediğini gayet iyi biliyoruz. 
Çünkü gerçeklik, senaryoya sığmaz. 
Ve çoğu zaman, perdeler kapanırken acı hâlâ sahnede kalır.

                 


Bir film izledik. 
Ama sahneler, sinema perdesinden çıkıp hayatın içine sızdı. 
Çünkü Toxic, sadece bir hikâye değil—bir sistemin aynası. 
Ve bu sistem, dünyanın neresinde olursak olalım aynı şekilde işliyor.

Çocuklar, bedenleriyle hayal kurmaya zorlanıyor. 
Model ajansları, sosyal medya, reklamlar… 
Hepsi, çocukluğu bir vitrine çeviriyor. 
Güzellik, incelik, dikkat çekme—bunlar artık birer görev. 
Ve bu görev, bedenin sınırlarını tanımıyor.

Dark web gibi dijital yeraltı dünyaları, bu sömürünün en karanlık yüzü. 
Orada, çocuklara “zayıflık”, “kontrol”, “başarı” vaatleri sunuluyor. 
Ama bu vaatlerin bedeli, bedenin içinden ödeniyor. 
Tenya sahnesi, belki kurmaca. 
Ama yeme bozuklukları, beden algısı bozuklukları, kendine zarar verme eğilimleri—hepsi gerçek.

Kapitalist sistem, gelişmiş ya da az gelişmiş ülke ayırt etmiyor. 
Bir çocuk Litvanya’da tenya yutarken, başka bir çocuk Hindistan’da tekstil atölyesinde çalışıyor. 
Bir genç Amerika’da sosyal medya baskısıyla bedeninden nefret ederken, başka biri Türkiye’de güzellik yarışmasına hazırlanıyor. 
Coğrafya değişiyor ama sömürü biçimi aynı kalıyor.

Ve biz, bu sistemin içinde hayal kurmaya zorlanırken, aslında içimizde bir şeyler eksiliyor. 
Çünkü bu sadece bir film değil. 
Bu, bizim hikâyemiz. 
Ve çoğu zaman, bu hikâyenin yazarı biz değiliz.

                 

     
Yeminle karnıma ağrı girdi. 
Tenya sahnesi geldiğinde, bedenim tepki verdi. 
Çünkü bu sahne, sadece bir kurmaca değil—bir çağrışım. 
Bedenin içinden büyüyen bir tehdit, dışarıdan değil içeriden gelen bir sömürü.

Ben, anlatıya sadece zihnimle değil, bedenimle bağ kuruyorum. 
Bir sahne beni sarsınca, midemde bir düğüm oluşuyor. 
Bir karakter acı çekince, omuzlarımda bir ağırlık hissediyorum. 
Ve bu film, beni içten içe çökertti.

Çünkü ben biliyorum: 
Zayıflık uğruna kendini yok etme arzusu, sadece bir karakterin hikâyesi değil. 
Bu, toplumun bize dayattığı güzellik normlarının, başarı takıntısının, beden kontrolü saplantısının bir sonucu. 
Ve bu saplantı, çocuklara bile bulaşmış durumda.

Yakın zamanda, sosyal medya fenomeni Nihal Candan, anoreksiya nervoza nedeniyle hayatını kaybetti. 
25 kilonun altına düşmüştü. 
Yeme davranışı, beden algısı, sosyal baskı… Hepsi onu içten içe tüketti. 
Ve biz, onun hikâyesini sadece bir “haber” olarak değil—bir sistemin kurbanı olarak okumalıyız. 
Çünkü o da sadece bir kurbandı. 
Tıpkı Kristina gibi. 
Tıpkı bu sistemin içinde görünmeyen binlerce beden gibi.

Benim için bu sahne, sadece bir mide bulantısı değil—bir tür kültürel yas. 
Çocukluğun, oyunların, hayallerin sömürüye dönüşmesine duyulan bir yas. 
Ve bu yas, sadece izleyerek geçmiyor. 
Yazarak, konuşarak, anlatıya dönüştürerek direniyorum.

Belki bu yazı, o ağrının bir yankısı. 
Belki bu kelimeler, içimde büyüyen tehdide karşı bir tür panzehir. 
Çünkü anlatmak, bazen iyileştirmekten daha güçlüdür.

                  


Anlatıyla Direnmek;

Bu yazı, bir filmle başladı. 
Ama bir sistemle, bir acıyla, bir bedenle devam etti. 
Çünkü Toxic, sadece bir kurmaca değil—bir çağrıydı. 
Ve ben, bu çağrıyı duyduğumda, bedenimin tepkisini ta içimde hissettim.

Dünyanın neresinde olursak olalım, kapitalist sistemin dayattığı gerçeklik aynı. 
Gelişmiş ya da az gelişmiş ülke fark etmiyor. 
Sömürü, bedenin sınırlarını tanımıyor. 
Çocuklar, kadınlar, işçiler… 
Hepsi birer vitrin, birer proje, birer hedef haline getiriliyor.

Ama biz susmak zorunda değiliz. 
Anlatmak, bir tür direniştir. 
Yazmak, bir tür iyileşme. 
Ve bu yazı, o ağrının içinden doğdu.

Kristina’nın tenya sahnesi, Nihal Candan’ın anoreksiya nedeniyle ölümü, çocukların bedenleriyle hayal kurmaya zorlanması… 
Bunlar sadece olaylar değil—bir sistemin yankıları. 
Ve ben, bu yankıya kendi sesimi ekliyorum.

Çünkü anlatmak, sadece bir ifade biçimi değil—bir varoluş biçimi. 
Ve bu yazı, o varoluşun bir parçası.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz için teşekkür ederiz.

Yorumunuz incelendikten sonra en kısa sürede yayınlanacaktır.