22 Temmuz 2018 Pazar

Acı

Photo;Antigone Kourakou


İlk öğretmenliğe başladığım Van'da henüz bir kaç aylık öğretmenken tüm öğretmenlerin Van Devlet Hastanesindeki Lepra konulu seminere zorunlu olarak katılacağımız haberine tepki vermiştim. Ben bir müzik öğretmeniydim bir biyoloji ya da fen bilgisi öğretmeni olsam durum çok daha anlaşılır olabilirdi ama bu da neyin nesiydi şimdi?

Bu duygularla salondaki yerimi aldığımda Türkan Saylan direk söze başladı;

Cüzzam hastalığının en yoğun olduğu bir ilde görevlisiniz. Korkmanıza gerek yok grip bile size çok daha kolay bulaşır ancak bu hastalığı kökten yok etmemiz için beraberce çalışmamız lazım. Cüzzam tedavi edilebilir bir hastalıktır ve bu hastalığın ilk zamanlarındaki bulgularının tarafınızdan da bilinmesi mücadelemiz için çok önemlidir.

Unutmamanız gereken en önemli şey; Cüzzamın geri kalmış ülkelerin bir hastalığı olmasıdır.

Özellikle bu son cümlesi yaşadığım sürece belleğimden silinmeyecek;

Cüzzam geri kalmış ülkelerin hastalığıdır.

Bir kaç gündür farklı bir konuda  geri kalmış ülkelerin başka hastalığını düşünmekteyim.

Trafik kazaları da geri kalmış bir ülkenin hastalığıdır.

Hepimiz şehir içinde yaşarken özellikle trafik sorunlarıyla öylesine iç içe yaşıyoruz ki, yaya olarak bile yolda yürüyemez, nefes alamaz durumdayız. Hele ulaşım aracı olarak arabaları ya da otobüsleri tercih ettiğimizde çektiğimiz sıkıntı sebebiyle zaman zaman keşke evden dışarı hiç çıkmasak dediğimiz anlar bile olabiliyor.

İşin bu sıkıntısının yanında yapılan istatistiklerde; "Türkiye'de 2007-2017 yılları arasında, 9 milyon 807 bin 18 trafik kazası meydana geldi. Yaşanan kazalarda 50 bin 766 kişi yaşamını kaybederken, 2 milyon 762 bin 338 kişi yaralandı" diyor.

Çok büyük bir rakam bu.Bu sayıyı en az iki ile çarparak kaç kişinin dinmeyecek bir yaraya sahip olduğunu hesaplayabiliriz.Ve ölümlü ya da yaralanmalı trafik kazalarının nedenlerinde ilk sırayı sürücü hatası alıyor.

Bu gerçekleri görmeye başladığımızda pek te gelişmiş bir ülke olmadığımızı kolaylıkla görebiliriz.Gelişmiş sosyal devletlerin hiç birinde böylesine büyük rakamlara ulaşmış sonuçlar yok. Çünkü ulaşım için  insanın en sağlıklı biçimde hareket etmesini saglayacak farklı düzenekler ortaya konulmuş durumda.

Tüketim anlamında en anlamsız ve hastalıklı biçimde yoğun bir çaba sarfederken yaşam alanlarımızı daralttığımız yetmezmiş gibi geride gözü yaşlı ana ve babalar bırakmamızda işin çok farklı bir boyutu.

Neredeyse her evde iki arabanın olduğu bir ülke gerçeğinde zengin olduğumuzu iddaa edenlere cevabım kesinlikle hayır olacaktır. Görgüsüz, elimizdeki bu anlamsız nesnelerle kendimizi değerli hisseden zavallı ve bu salakça keyfimizin bedelini halka ödeten bencil kişileriz. Bu anlamsız çarkın içinde sonuç ölümle sonuçlandığında ardında acılarla kıvranan kişiler bırakan garip yaratıklarız.

Bu hastalığın bu düzen içerisinde tedavi edilebilme şansı yok. Birileri daima; daha daha daha diyerek acıların çoğalmasını sağlarken senin acınla hiç ilgilenmeyecek bunu gayet iyi biliyorum.Ama en azından halk olarak, bir anne ya da baba olarak bu anlamsızlığın kaderimiz olmadığının anlaşılması belki de uyanışımızı sağlar diye düşünüyorum.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuz için teşekkür ederiz.

Yorumunuz incelendikten sonra en kısa sürede yayınlanacaktır.