Bir arkeolojik kazı da bulunan 800 yıllık tohumlar.
Ben kendi bilgi alanıma girmeyen konularda fikir ileri
sürmeyi çok etik bulmam. Ancak benim ülkemde çok geçerli bir davranış şekli
değildir bu, bunun da bilincindeyim. Eğer kendi isteğimle seçtiğim Müzik
Eğitimciliği konusunda eğitim görmemiş olsaydım, arkeoloji seçimlerim
arasındaydı. Doğal olarak birinci seçimimin oluşturduğu meslek yaşantım bir
hayli keyifli geçmektedir. Kuşkusuz zorlukları da vardır ama ortalayacak
olursam seçtiğim meslekle ilgili olarak mutlu olduğumu söyleyebilirim.
İlk tercihim müzik eğitimciliği olmasına rağmen hala ilgi
alanıma giren arkeoloji de beni
heyecanlandıran mesleklerden biridir.Elimden geldiğince bu alanda yapılan
çalışmaları izler ve fırsat buldukça bu anlamda büyük bir zenginliği içinde
barındıran ülkemdeki müzeleri, ve açık
hava müzelerini en keyif aldığım mekanlar arasında sayabilirim.
Arkeoloji gerçekten heyecan verici bir meslek olmalı. Tarihin
derinliklerine dokunabilmek ve bu konu da geçmişin bilinmezliğini bilinir hale
getirmek çok büyük bir keyif olmalı. Bugün arkeolojik bir kazı yapan Kanada’daki
Winnipeg Üniversitesindeki öğrencilerin kazıda ortaya çıkardıkları bir testiden
800 yıllık bir geçmişe sahip olan tohumları ektikten sonra onların
tanımlamasıyla; soyu tükenmiş bir kabak yetiştirmeyi başardıklarıyla ilgili bir
haber okudum.
Haberin doğruluğu vs. hakkında bir bilgiye sahip değilim.
Ama oldukça ilginç bir durum.
Aslına bakacak olursanız 800 yıl çok uzun bir zaman dilimi
gibi gelse bile M.Ö 8-7 yüzyıllarda
yaşamış Urartu'lar düşünülecek olursa oldukça yakın bir zaman dilimidir. Bu
anlamda Van’da bulunan Çavuştepe Kalesi
çok büyük önem taşımaktadır. Çünkü bu kale Urartu’lardan kalma en iyi durumdaki
kaledir. Bu kalede Saray bölümünü oluşturan tepede de atölyeler, sarnıçlar,
mutfak ve Tanrı İrmuşini'nin tapınağı bulunur. Sarayda ise toprağa gömülü
seramik küplerin içinde kömürleşmiş buğday tanelerini görebilirsiniz.
İnanılmaz bir duygu. Tarihin bir döneminde yaşamış
insanların ektiği, suladığı ve hasat aldıktan sonra saklamak üzere küplere
doldurduğu bir emek… Kime ait olduğunu bilmediğiniz ama gerçekte var olan
herhangi bir insanın alın teri, parmak izi saklıdır o küplerde.
Bu buğday tanelerinin yanında 800 yıllık tohumluk bulgular
da küçümsenmemekle birlikte kendine özgü bir geçmiş barındırması ve insanı çok
farklı hayal dünyasına götürmesi sebebiyle çok heyecan vericidir.
Ve bir gurup arkeoloji öğrencisi bu tohumları buluyor, büyük
bir olasılıkla hiçbir şey olmayacak ama yine de ekelim düşüncesiyle ekiyor ve
ortaya bir kabak türü çıkıyor.
800 yıl sonra ortaya çıkan tohumdan alınan ilk mahsül
Bu 800 yıl sonra nefes alan bitkinin soyu tükenmiş midir,
tükenmemiş midir bununla ilgili bir araştırmanın yapılması söz konusu olabilir
ama ortaya çıkacak hiçbir şey o öğrencilerin bu tohumları bulup, sonra ekip
mahsül aldıkları zamanki keyfi veremeyecektir.
Bunu haber haline getiren
blogta haberi okuyanlar o kadar farklı tartışmanın içine girmişler ki,
işte tam bu aşama ülkeme özgüdür diyerek sizleri haberle baş başa bırakıyorum.
Ben ise bambaşka bir hayale dalıyorum…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuz için teşekkür ederiz.
Yorumunuz incelendikten sonra en kısa sürede yayınlanacaktır.